0


Osmanlı tokadı, Osmanlı Ordusu askerlerinin silahsız savunma ya da saldırı durumunda kullandıkları, elin her iki yanıyla yapılabilen düşmanı sersemletmek amacıyla uygulanan bir vuruştur. Elin ve kolun omuzdan hızlı ve açısız bir şekilde hedeflenen noktaya sert bir şekilde temas etmesiyle gerçekleşir. Yanaklara ve ense kısmına doğru yapılır. Vuruşun şiddetine ve yerine göre öldürücü olabilir.
Osmanlı Ordusu\nda genellikle savaşlarda birebir ve yüzyüze yapılan mücadeleler esnasında sık sık yaşanan silahın elden düşmesi ya da kırılması durumunda kullanılmıştır. Osmanlı kültüründe bir kavgada taraflar asla birbirlerine yumrukla müdahale etmezlerdi. Yüze kalıcı zararlar verme ihtimalinden dolayı birine yumrukla saldırmak son merhalede yer alır ve yumrukla ilk saldıran ayıplanırdı. Tıpkı yatağan kılıcı olanların dövüşlerde karşılarındakini aşağılamak için kılıcın kesmez yanı ile saldırmaları gibi, tokat ancak yeri zamanı, kavgadaki taraflarca bilinen kurallarla kullanılırdı. Kavgada büyük olan karşısındakini sesi etraflıca duyulan şiddetli bir tokatla uyarır ve bu durum genellikle yeterli olurdu.
Osmanlı Ordusunda meydan savaşlarında en ön safta yer alan, azab askerlerinin, esas amaçları olan karşıdaki düşmanın seçkin birliklerini yorma görevleri sırasında hafif silahların kısa zamanda kullanılmaz duruma gelmesi ve ağır silahların kuşanmalarının aldığı zaman çoğu kez bulunamadığında tokat atmaya başlamaları ile askerler arasında yiğitliğin eriştiği son nokta olarak görülmeye başlanmış ve bunun üzerinde popülarite kazanmıştır. Sesi ile düşmanın üzerinde yarattığı psikolojik etki sebebiyle zamanla geliştirilmiştir. Bu askerler daha eğitim safasında mermer döverek yetiştirildikleri için, çok kuvvetli ellere ve kol yapısına sahip olurlar.Osmanlı ordusunun En büyük tokatçıları Başıbozuk Delibaş diye adlandırılan bir düzensiz ordudur

OSMANLI TOKADI NEREDEN GELİR ?


Osmanlı tokadı olarak bilinen tokat teknikleri daha Türkler Orta Asyadan ayrılmadan önce icat edilmiştir. Bu nedenle bu tekniklere Osmanlı tokadı yerine Türk tokadı da denilebilir. Hunlular veya Göktürkler zamanında Osmanlılar yoktu ama bu tokat teknikleri büyük ihtimalle Osmanlıların ataları tarafından biliniyordu ve yaygın olarak kullanılıyordu ama yer cüceleri tarih yazıcılığında ketum ve taraflı davrandığı için Çin kaynakları bize pek bilgi vermiyor. Hun boksu denen dövüş tekniği hakkında biraz daha fazla bilgimiz olduğunda bu tekniğin Türk proto-tokat tekniği olarak görülebileceği de ortaya çıkacaktır.



Azap Ve Başıbozuklar Hakkında Bilgiler

Azab veya azap, Osmanlı devletinde çoğunlukla garnizon askeri olarak görev yapan askeri birimdir. Henüz evlenmemiş genç erkekler azab yazılabilirlerdi. Sözcüğün anlamı "bekar erkek"tir ve gönüllülerden oluşan yaya birliğidir. Savaşta ordunun en önünde yer alırdı.
Azablar Osmanlı ordusunun Anadoludaki yaya askerlerinin çoğunluğunu oluştururlardı ve yerleşim birimlerinin güvenliğinin sağlanması, kalelerin savunulması gibi görevleri yerine getirirlerdi. Azablar yükseliş döneminde Osmanlı seferlerinin değişmez bir parçasıydı. Meydan savaşlarındaki görevleri ordu merkezinin ön tarafında, yeniçerilerin ilerisinde durmaktı. Hafif donanımlı olan azab askerleri düşman ordusunda Osmanlı merkezinin zayıf olduğu kanısını uyandırır ve bu durum padişahın tuğunun da bulunduğu merkeze doğru bir saldırı başlatılmasına yol açabilirdi. Beklenen bu saldırı gerçekleşirse, azablar düşman birliklerine ok atarak ilerleyiş sırasında kayıp vermelerini ve özellikle düşman süvarisinin saf düzeninin bozulmasını sağlamaya çalışırlardı.
Düşmanla yakın temasa giren azab birliği geri çekilerek ya da kaçarak gerisindeki yeniçeriler ve topçu birliklerinin ateş açmaları için alan yaratmaya çalışırdı. Bu arada Osmanlı ordusunun kanatlarını oluşturan tımarlı sipahiler için merkeze yüklenen düşman ordusunu kanatlardan vurma fırsatı doğabilirdi. Azapları takip ederken safları daha dabozulan düşman ordusu, tahkim edilmiş yeniçeri siperlerine ve onların arkasındaki daha ağır donanımlı, daha iyi eğitilmiş profesyonel askerlere çarpardı. Tımarlı sipahiler tarafından kaçış yolları kapatılarak bozguna uğratılırlardı. Hilâl taktiği olarak adlandırılan bu stratejinin en önemlirolünü oynarlardı.
Azab askerlerinin temel donanımı ok, yay, eğri kılıç ve savunma için bir kalkandan oluşurdu. Çoğunlukla zırh giymezlerdi, bu da gerektiğinde daha hızlı geri çekilebilmelerini sağlardı. Bazı savaşlarda yeniçeriler gibi kazdıkları siperlerin içine süvariye karşı kazıklar yerleştirerek bunların arkasından ok atışı yaptıkları kaydedilmiştir.Kara ordusu dışında, donanmada görevli deniz azapları da vardı.



Başıbozuklar, Osmanlı Devleti’nde savaş sırasında asıl orduya katılan gönüllü askerler için kullanılan bir tabir.
Yaya ve atlı olarak ayrı silah ve teçhizatları olan ve ayrı kumandanların idaresi altında bulunan başı bozuk askerleri Osmanlı ordusunu oluşturan kuvvetlerdendir. Kavalalı Mehmed Ali Paşa da başlangıçta, Mısır’ı işgal eden Napolyon Bonapart’ı oradan çıkartmak için sevkedilen başı bozuk askerlerinin kumandanı idi. Sultan Abdülmeciddevrinde1843’te Osmanlı ordusu yeniden düzenlenirken düzenli kuvvetleri oluşturan muvazzaf, yedek redif ve yardımcı kuvvetlerden başka başı bozuklar da teşkilata alınmıştı. Daha ziyade Dobrucalılar, Kazaklar, Tatarlar, Çerkesler veDoğu Anadolu’daki Türkmenler’den oluşan ve sayıları 60.000 civarında olan bu askerler savaş halinde orduya katılacaklardı. Fakat kendilerinden beklenen hizmet görülmediğinden 1854-1856 Osmanlı-Rus savaşı sırasında Fransız generali Joussouf ile İngiliz generali Biston tarafından düzenli birlikler haline getirilmelerine çalışılmışsa da bu mümkün olmamıştır. Mithat Paşa sadrazamlığı zamanında bu birlikleri kaldırmak istemiş fakat bunu başaramamıştır.
93 Harbi sırasında kullanılan başı bozuk neferleri, düzensizlikleri iyice artmış olduğundan, daha sonraki tarihlerde gönüllü olarak savaşa katılacakların düzenli askerler tarzında olmaları istenmiş, böylece bu kuvvetlerin kullanılmasından hemen hemen vazgeçilmiştir.
Başı bozuk tabiri ayrıca Osmanlıİmparatorluğunun son zamanlarında taşradan İstanbul’a gelip işsiz güçsüz siviller için de kullanılmıştır.



OSMANLI TOKADI BEYİN PATLATIR MI ?

Osmanlı tokadı gerçeği arkeolojikkazılar sonrasında daha da günyüzüne çıktı.Osmanlı’nın savaştığı topraklarda yapılan araştırmalarda bulunan bir çok at ve insan kafatasında tokat izlerinin olduğu gözlendi. Kazılar esnasında kafatası içine yani beyne doğru göçmüş insan iskeletleri hatta metal miğferlerde bile el izine rastlandı. Bu izler de tokatçıların beyin kanaması geçirtecek kadar şiddetli bir vuruşa sahip olduğunugösterdi.


Diger Yazılarımızada göz atmanızı isteriz 

http://goo.gl/j2t3Y0
http://goo.gl/LuLI5h
http://goo.gl/aPfPEY

Yorum Gönder

 
Top